Dolar 34,8957
Euro 36,6414
Altın 3.013,46
BİST 10.058,63

Puşkin Müzesi

13.12.2023
A+
A-
Puşkin Müzesi
Tanıtım Yazısı

Puşkin Müzesi

Puşkin Müzesi, 1397 yılında kurulmuş olup, tarih boyunca birçok yeniden yapılanma ve genişleme süreci geçirmiştir. Bugün ise antik Mısır, Orta Çağ, Rönesans ve Avrupa çağdaşı sanatçıların eserlerinden oluşan geniş bir koleksiyona ev sahipliği yapmaktadır. Sanat tarihinin çeşitli dönemlerinden örneklerin bulunduğu bu koleksiyon, sanatın evrensel diliyle konuşan bir tapınak niteliği taşımaktadır.

Müzenin koleksiyonu sadece Rusya’ya ait sanat eserlerinden ibaret değildir. Aksine, müze ziyaretçilerini farklı kültürlerin derinliklerine de yolculuğa çıkarır. Antik Mısır bölümünde, firavunlar döneminden kalma sıradışı eserler görülebilirken, Troya hazineleri ise Batı Anadolu’nun zengin tarihine bir pencere açar. Bu benzersiz eserler, geçmişin izlerini günümüze taşıyarak, ziyaretçilere zaman yolculuğu imkanı sunar.

Tarihçe

Puşkin Müzesi, 1912 yılında Moskova Üniversitesi’nin Güzel Sanatlar ve Antika Kabinesi olarak açıldı. O zamanlar antik döneme ait heykellerin kopyalarını sergilemek amacıyla kurulmuş olan müze, zamanla önemli bir sanat koleksiyonuna dönüştü.

Müze, başlangıçta birçok ünlü isim tarafından hazırlanan antik dönem heykel kopyalarını bünyesinde barındırıyordu. Rusya’nın başkentinin Moskova’ya taşınmasının ardından müzeye, diğer bölge müzelerinden de eserler gönderilmeye başlandı. Bu dönemde müzenin koleksiyonu, antik Mısır piktogramlarından Pablo Picasso’ya kadar genişledi ve Moskova’daki en zengin Avrupa sanatı koleksiyonuna sahip oldu.

Müzede en dikkat çeken eserlerden biri, oryantalist Golenişev tarafından Mısır’dan getirilen 600 parçalık antik Mısır eserleriydi. Ayrıca, Şekin koleksiyonu da müzenin önemini artıran başka bir faktördü. Bu koleksiyon, 12 ve 14. yüzyıl İtalyan ressamlarının eserlerinden oluşuyordu.

1920’lerden itibaren müze, orijinal tarihi eserlerin sergilendiği bir mekana dönüştü. Rumyançev Müzesi’nden farklı ressamların eserleri ile Tretyakov, Yusupov, Şuvalovlar, Brokar ve Şukin gibi önemli isimlerin koleksiyonları da müzeye dahil edildi. Ermitaj Müzesi’nden gelen eserlerin katkısı da müzenin resim koleksiyonunun oluşturulmasında büyük bir rol oynadı.

Müzenin adı 1937 yılında, Rus şair Aleksandr Puşkin’in 100. ölüm yıl dönümü anısına III. Aleksandr Güzel Sanatlar Müzesi’nden Puşkin Müzesi’ne dönüştürüldü. Müzenin kurulması için Moskova Üniversitesi’nden akademisyenler, yerel yöneticiler ve bölgenin öne çıkan isimlerinden oluşan bir komisyonuldu. Dük Aleksandroviç ve saray insanlarından Neçayev Maltsov’un finansal desteğiyle müze kuruldu ve küratörlük görevini komite sekreterlerinden Sveyatev üstlendi.

Bugün Puşkin Müzesi, Moskova’nın en önemli müzelerinden biri olarak bilinmektedir. Müze, güzel sanatlar koleksiyonlarının yanı sıra arkeoloji ve nümismatik koleksiyonlarıyla da zenginleştirilmiştir. Kültürel mirası koruma ve sergileme misyonunu başarıyla yerine getiren müze, ziyaretçilerine sanat tarihinin izini sürme ve önemli eserleri keşfetme fırsatı sunmaktadır.

Troya Hazineleri: Geçmişten Günümüze Ulaşan Bir Gizem

Heinrich Schliemann, İlyada destanını okuyarak genç yaşta Troya’nın izini sürmeye karar veren ve bu hayali gerçeğe dönüştüren bir arkeologdur. Eğitimsiz olmasına rağmen ticaretteki başarıları ona büyük bir servet kazandırmıştır. Ancak gerçek zenginliğini Troya’da bulduğu değerli hazinelerle elde etmiştir.

Schliemann, önce Kaliforniya’da bankacılık sektöründe başarılı olmuş, ardından Kırım Savaşı sırasında Rus Ordusu’na lojistik destek sağlamıştır. Bu süre zarfında kazandığı paralarla hayalini gerçekleştirmek adına Troya’da kazılara başlamış ve tarihin derinliklerindeki hazineleri ortaya çıkarmıştır. Ancak ne yazık ki bu hazinelerin gerçekliğini kanıtlayamayan Schliemann, kuyumculara satmak için birçok kez başarısız olmuş ve sonunda Osmanlı İmparatorluğu’ndan onları kaçırmıştır.

Schliemann’ın ölümünden kısa bir süre önce ise bu değerli hazineleri Berlin Ulusal Müzesi’ne bağışlamıştır. Ancak tarih boyunca birçok olaya tanıklık eden bu hazineler, II. Dünya Savaşı sırasında Berlin’i yağmalayan Ruslar tarafından ele geçirilmiştir. Nisan 1998’de Rusya Yüksek Mahkemesi, savaş sırasında Almanya’dan yağmalanan sanat eserlerinin ülkede kalmasını talep etmek amacıyla devlet başkanı Boris Yeltsin’den bir yasayı imzalamasını istemiştir. Bu olay, Rus halkı ve kamuoyunun Troya hazinelerinin ülkelerinde olduğunu öğrenmelerine yol açmıştır.

Ancak Troya hazinelerinin kaderi hâlâ belirsizliğini korumaktadır. Ruslar ve Almanlar arasında çözüm yolları aransa da hazineler hala, ana vatanından binlerce kilometre uzakta, Puşkin Müzesi’nin giriş katında yarı karanlık bir bölümde sergilenmektedir.

Troya hazineleri, hem tarihi hem de kültürel açıdan büyük bir öneme sahiptir. Bu değerli eserler, arkeoloji ve antik tarih severler için eşsiz bir keşif olmuştur. Schliemann’ın azimli çabaları sayesinde gün yüzüne çıkan bu hazineler, insanlığın geçmişine ve Troya’nın gizemli dünyasına ışık tutmaktadır.

Schliemann’ın izinden giden bilim insanları ve arkeologlar, Troya’nın sırlarını çözmeye çalışmaktadır. Ancak Troya hazinelerinin bulunması ve korunması konusunda hala bazı soru işaretleri bulunmaktadır. Belki de ilerleyen yıllarda daha fazla bilgiye ve keşfe ulaşarak, bu antik hazineyle ilgili daha çok bilinmeyenleri aydınlatabileceğiz.

Troya hazineleri, Heinrich Schliemann’ın başarılı keşiflerinin bir sonucu olarak bugüne ulaşmıştır. Geçmişten günümüze ulaşan bu gizemli hazine, arkeoloji ve tarih dünyasında önemli bir yere sahiptir. Her biri birer tarihi eser olan Troya hazineleri, insanlığın ortakası olarak gelecek nesillere aktarılmaya devam edecektir.