Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 19 °C
Parçalı Bulutlu

SESSİZ DELİLER

15.07.2021
A+
A-

Sesler sesler, kafamda sürekli savaşan kaç tane ben var bilmiyorum. Hesaplaşmaları alıp da veremedikleri, verince kabul görmedikleri. Hangisinin gerçek ben’im sesim olduğunu bilebilsem, ah bunu bir anlayabilsem sahip çıkacağım ona.  Kuvvetleneceğim. Hem kim bilir güçlenirsem seslerimden uzağa göçümü gerçekleştirebilirim. O hayalini kurduğum sahil kasabasına…

Kendi kendinle konuşurken seslerin etrafa yayıldığını fark ettiğin o an. Yanındakilerin çoktan duyduğunu anlayıp iş işten geçmiş olmanın verdiği anlık o stresi anlatamam. Hemen konuyu değiştirme, kem küm alakasız yerden giriş, gelişme saçmalık, sonuç tamamıyla tüy dikme. Aslında bakarsanız o kadar çok iç sesinle dış ses olacak kadar kavgalar ediyorsun ki, zamanla toparlama meziyetlerini arttırıyor, ustalaşıyorsun, taktik filan geliştiriyorsun hatta.  Bu seslerle birlikte taktiklerin bir çığ gibi büyüyor. Beyin denilen kandırmaya en yatkın organındaki sıkıntı mı, Allah vergisi ilahi özellik mi, 3. Göz açıklığı mı, yoksa başka bir şey mi bilmem ama o sesler başkalarının da sesleriyle bağlantı kurmaya istemsizce çağırıyor seni. Bir bakıyorsun insanlarında iç sesini duyuyor hatta ileriye gidip onların sesleriyle de kavga etmeye başlıyorsun. Aman dur yapma derken itiş kakış, sonra bakışlarınla bir anda karşındakinin ilgisini çekiyorsun. Hayırdır ne oldu? diyen ifadeleriyle asıl seslere yeniliyorsun. Sana mı kaldı anlamaya çalışmak, dinlemek. Bırak iç ses mahremini, dışa odaklan.  Ee o zaman da dış, içinden beter. Böyle git gellerle içler dışlar çarpımı yapıp duruyorsun insanlarla. İşte o an 6. his, farkındalık,  5. göz -zira 3’ünde ötesinde kozmik bir görüş çünkü bu- adını koyuyor, kulağına üç kere fısıldıyorsun. Kaçmak geliyor içinden bir o kadar kalıp yaşamlara tanıklık etmek. Neye üzüldüğünü, neden korktuğu, neye cesaret ettiğini… Yardım edip belki elinden tutarım fikri ağır basmaya başlıyor. Sen daha kendine yardım edememişken. Başlıyorsun ego denizinde yüzmeye. Kulaçlarının karışı boyunu aşmaya başlıyor. Sahi sende egonun esamesi okunmuyordu dimi. Unutmuşum!

Kendimce bildiğim her insanın içinde büyük hesaplaşmalar ve travmalar olduğu. İnsanların doğrularına göre ki, bu neye göre, kime göre, bu seviyeyi hangi merci belirliyor bilemiyorum,   farklı olanlara ruh hastası, deli diyorlar. Desinler değişmem çığlık çığlığa tabiki…

Aslına bakarsanız hastalıklı ruhu olan hepimiziz. Hiç kimsenin ruhu sağlıklı değil. Herkesin mertebesi farklı sadece. Karıncalarla konuşanlar, duvarlarla, suyla, kendisiyle konuşanlar, parke taşlarını sayanlar, çizgiye basmayanlar, ezenler ezilenler, ezilmiş gibi yapanlar, silenler, süpürenler, sayıları sevenler, çok sevenler, sevmeyi beceremeyenler, hiç sevilmemişler, sevişenler, sevişemeyenler, kahkaha atarken ağlayanlar, yardımseverler, kayıtsız kalanlar, takıntılılar… Liste çeşitliliklerle uzar gider. Önemli olan kendine bunu itiraf edip iyileşme çabasına girmek. Herkesin iyileşmeye hakkı var hatta iyileştirmek isteyenlerin bile. Ama onların üstü kapalı hasta hallerini hissedince durum perde önü sahte rollere giriyor, inancımızı ve güvenimizi yitiriyoruz. Bildiğimiz yoldan, bugüne kadar getirdiğimiz bütün alışkanlıklarımızla devam etmek istiyoruz. Lime lime olarak hasta ruhumuzla, üstüne üstlük yanı başımızdakileri de katarak yolumuza revan oluyoruz.  Kendine rağmen, mutlu olarak ya da mış gibi yaparak, yalnızlıkla yaşamaya çalışıyoruz. Evet! aslında yapayalnızız. Hayatta özümüzden başka kimimiz kimsemiz yok.  Kimsesiziz biz ya! Diğerleri sadece bir siluet, hayat oyunumuzda ki figüranlar… Öyle ki her gece yatağında aynı yastığa başını koyduğun, kalbini, kafandaki hesaplaşmaları, gizini bilemezken, kimsenin en yakının olması fikri gerçeği yansıtmıyor.

 

 

Yüzümüze taktığımız binlerce maske arasında hangisinin gerçek yüzümüz olduğunu unutalı çok oldu. Hangisi yakışıyor denesek?  Hepsimi? Hiçbirimi? Yoksa kendi yüzümüz aşağıda mı kaldı? Birisinin kulağımıza üflemesini mi bekliyoruz?  Ve Diyecek ki usulca; en çok yakışan kendi yüzün, onu bulacak el de kendi elin…

Rastgele… Sevgiyle…

YAZARIN SON YAZILARI
15 Eylül 2021
15 Temmuz 2021
15 Şubat 2021
15 Mart 2021
15 Haziran 2021
15 Mayıs 2021
15 Ağustos 2021
31 Aralık 2020
15 Ocak 2021